Her birimiz, ailemizde, çevremizde ya da toplumda yer bulmak adına, kendimizi başkaları tarafından yargılanmayacak insanlar haline getirmeye çalışırız. Bu süreçte, genellikle bilinç dışı bir çaba içinde oluruz.
Yapacaklarımızı yargılanma endişesiyle sınırlar, potansiyelimizin sadece bir kısmını kullanırız.
Böylece, gerçek benliğimizi gizler, varlığımızın tamamını nadiren sergileriz.
Bu saklanma, derinlerde yatan bir yargılanma korkusundan kaynaklanır.
Kimse tarafından yargılanmak istemeyiz ama ironik bir şekilde, farkında olmadan kendimizi en çok biz yargılarız.
Bu kendini yargılama, kimse tarafından yargılanmamak için üzerimizde oluşturduğumuz baskının bir sonucudur.
Bu baskının farkında mısınız? Kendi kendimize nasıl bir kısır döngü yarattığımızın?
Bunun temelinde, kendimizin değerini tam olarak algılayamamamız yatar.
Kendimizi benzersiz olarak göremememiz, bu algının eksikliğidir.
Ancak, benzersiz olmak sadece bize özgü değil, her birimiz benzersiziz.
Bu gerçeği kabullenmek zor olabilir. Suçlular, hırsızlar, dolandırıcılar da benzersiz midir? Eğer onlar da kendilerinin benzersizliğinin farkında olsalardı, belki de kötü yolları seçmezlerdi.
Dünyada karanlık, benzersizliğinin farkında olmayan insanlar yüzünden var.
Benzersizliğinizi fark ettiğinizde, ruhunuz gelişir ve özdeğerinizi daha yoğun hissedersiniz.
Bu farkındalıkla, karanlıkta kalanlar ışığınızdan uzaklaşır.
Benzersiz olduğunuzu kabullenmek için, kendinizi dünyaya gelen bir hediye olarak görmeyi deneyin. Sizin gibi birinin daha doğması için yirmi altı bin yıl gerekir; bu kadar nadidesiniz. Kendinizi bu şekilde tanımlamayı hiç düşündünüz mü? Kendinizi bir hediye olarak görmek nasıl bir his?
Bu düşüncelerle dolu bir şekilde yaşamınızı sürdürürseniz, her geceyi ve her sabahı aydınlığa çevirebilirsiniz.
Eşsiz olduğunuzu ve bir hediye olarak dünyaya geldiğinizi her zaman hatırlamanız, ve bunu dünyanıza yansıtmanız dileğiyle…